Hastalıkları İyileştirmek İçin Niyetler

Reiki şifası

CHAKRA -CHAKRA -CHAKRAHASTALIKLARI İYİLEŞTİRMEK İÇİN NİYETLER

The Tao ~ Karen Danrich “Mila” kanalıyla

“Atalarımda ve şu andaki yaşam deneyimimde zamanla kaybolmuş olan tüm molekülleri geri almaya niyet ediyorum. Moleküllerimi başkalarına vermeme neden olan tüm karmayı ve başkalarını kurtarmam gerektiğine inanmama neden olan tüm kalıpları salıvermeye niyet ediyorum. Hasta olan veya devam eden yükselişimde zamanla hastalanmış olabilecek formun parçalarının moleküler kaybının orijinal nedenini anlamaya niyet ediyorum.”

“Atalarımda ve şu andaki yaşam deneyimimde başkalarına ait olan zamanla elde edilmiş tüm molekülleri iade etmeye niyet ediyorum. Başkalarından moleküller almama neden olan tüm karmayı salıvermeye niyet ediyorum. Atalarımda büyümeye, aşırı kilo almaya veya biçim bozukluğuna neden olan veya devam eden yükselişimde bunlara neden olabilecek formun parçalarının moleküler kazanımımın orijinal nedenini anlamaya niyet ediyorum.”

“Atalarımda radyoaktif serpintilerde kaybolmuş tüm genetik malzemeyi geri almaya niyet ediyorum. Genetik malzememin yıpranmasının orijinal nedenini salıvermeye niyet ediyorum. Tam

View original post 1.081 kelime daha

Hastalıkları İyileştirmek İçin Niyetler

Reiki şifası

CHAKRA -CHAKRA -CHAKRAHASTALIKLARI İYİLEŞTİRMEK İÇİN NİYETLER

The Tao ~ Karen Danrich “Mila” kanalıyla

“Atalarımda ve şu andaki yaşam deneyimimde zamanla kaybolmuş olan tüm molekülleri geri almaya niyet ediyorum. Moleküllerimi başkalarına vermeme neden olan tüm karmayı ve başkalarını kurtarmam gerektiğine inanmama neden olan tüm kalıpları salıvermeye niyet ediyorum. Hasta olan veya devam eden yükselişimde zamanla hastalanmış olabilecek formun parçalarının moleküler kaybının orijinal nedenini anlamaya niyet ediyorum.”

“Atalarımda ve şu andaki yaşam deneyimimde başkalarına ait olan zamanla elde edilmiş tüm molekülleri iade etmeye niyet ediyorum. Başkalarından moleküller almama neden olan tüm karmayı salıvermeye niyet ediyorum. Atalarımda büyümeye, aşırı kilo almaya veya biçim bozukluğuna neden olan veya devam eden yükselişimde bunlara neden olabilecek formun parçalarının moleküler kazanımımın orijinal nedenini anlamaya niyet ediyorum.”

“Atalarımda radyoaktif serpintilerde kaybolmuş tüm genetik malzemeyi geri almaya niyet ediyorum. Genetik malzememin yıpranmasının orijinal nedenini salıvermeye niyet ediyorum. Tam

View original post 1.081 kelime daha

YÜKSEK TİTREŞİMLİ KELİMELER LİSTESİ

THE ANGELS AND THE GUIDES

LTVs-01Geçtiğimiz günlerde daha iyi bir moral için kendimi motive etmeye çalışırken aslında dünyevi arzularımın, titreşimimin belirli bir seviyenin üzerine çıkmasına izin vermediğini fark ettim.Yanıltıcı olmamak için şunu söylemeliyim ki, yaşamın her anı kutsal ve şimdidedir. Ve bizlerin dünyevi amaçlara batmış olmamız yaşamı tam tersine değerli kılar. Fakat bazen kendimizi tazelemek için nasıl kıra, sinemaya, tatile gidiyorsak içsel dengemizi yitirdiğimizde de huzuru ve bütünlüğü hissetmek için bazı molalara ihtiyaç duyabiliriz. Bunu yapmanın yolu bazılarınız için sıkı bir kahkaha veya dans etmek olabilir. Zaten o kadar da basit olmalıdır. Ama ben bundan daha fazlasını istemenin sakıncası olmadığını düşünüyorum ve daha yüksek titreşimlere ulaşmanın bir yolu olarak bu yazıyı sizlerle paylaşıyorum. Türk toplumu olarak –bende dahil- birbirimize (en çok kendi kendimize) karşı nezaketin ötesine geçmemiz gerekiyor. Birbirimizden güzel şeyler duyarsak bunu başarabileceğimizi biliyorum.

View original post 1.508 kelime daha

YÜKSEK TİTREŞİMLİ KELİMELER LİSTESİ

THE ANGELS AND THE GUIDES

LTVs-01Geçtiğimiz günlerde daha iyi bir moral için kendimi motive etmeye çalışırken aslında dünyevi arzularımın, titreşimimin belirli bir seviyenin üzerine çıkmasına izin vermediğini fark ettim.Yanıltıcı olmamak için şunu söylemeliyim ki, yaşamın her anı kutsal ve şimdidedir. Ve bizlerin dünyevi amaçlara batmış olmamız yaşamı tam tersine değerli kılar. Fakat bazen kendimizi tazelemek için nasıl kıra, sinemaya, tatile gidiyorsak içsel dengemizi yitirdiğimizde de huzuru ve bütünlüğü hissetmek için bazı molalara ihtiyaç duyabiliriz. Bunu yapmanın yolu bazılarınız için sıkı bir kahkaha veya dans etmek olabilir. Zaten o kadar da basit olmalıdır. Ama ben bundan daha fazlasını istemenin sakıncası olmadığını düşünüyorum ve daha yüksek titreşimlere ulaşmanın bir yolu olarak bu yazıyı sizlerle paylaşıyorum. Türk toplumu olarak –bende dahil- birbirimize (en çok kendi kendimize) karşı nezaketin ötesine geçmemiz gerekiyor. Birbirimizden güzel şeyler duyarsak bunu başarabileceğimizi biliyorum.

View original post 1.508 kelime daha

BAYRAMLARI NİÇİN SEVMEM?

Prof. Dr. Atilla Girgin’in, “Gazeteci Olmak Önce Adam Olmak Demektir” adlı kitabından (ss.157-159)

BAYRAMLARI NİÇİN SEVMEM?

Allah günah yazmasın; Ramazan ve Kurban Bayramları’nı hiç sevmem. Günümüzün, “Aman yine misafir gelecek.” ya da “Yine biz ‘onları’ ziyaret etmek zorunda kalacağız.” gibi “çağdaş ürküntülerden, modern düşüncelerden” ötürü değil. Çok başka nedenlerden dolayı…

Annemi çok erken kaybettim; 13 yaşımdayken, 15 Ocak 1959 tarihinde… Üstelik, ilkokul ikinci sınıfa giden 8 yaşındaki kardeşim Bülent ile 2 yaşındaki spastik kardeşim Ayhan da öksüz kaldılar…

Ayhan’ı ablam sahiplendi; Maltepe’ye yanına aldı… Bülent ise babam 1961 yılında yeniden evlenene kadar perişan oldu akraba evlerinde… Bülent, öğleyin ilkokuldan çıktıktan sonra, her gün sırayla bir akrabanın evine sığınırdı akşama kadar…

Babam kurukahveci dükkanını kapatıp gelinceye kadar, evde kimsenin bulunmadığı biline biline “Bülent, hadi sen artık evine git.” gibisinden kovulmalar mı yaşamadı? Hakaretlere mi uğramadı, itilip kakılmalara mı maruz kalmadı? Bu yüzden hala görüşmediğim gibi nefretle andığım bir-iki yakın akrabam bile var.

Hiç karıştırmayın işin o yanını… Bülent’i bir kez daha rahmetle anarken, ona çocuk yaşlarında o muameleleri layık görenler için, “Allah’larından bulsunlar.” demekle yetiniyorum.

O dönemlerde ben, Saint Joseph’te hazırlık ikinci sınıfta yatılıydım. Belki olayların uzağındaydım; ama olup bitenler kulağıma geldikçe içim yanıyor; ciğerim parçalanıyordu…

Bütün bu gelişmelerin yanı sıra bir de üstelik bayramlarda, babamla bayram namazına gidiyor; daha sonra ziyaret ettiğimiz kabristanda, babamın iki eşinin ve iki oğlunun mezarları başında hüngür hüngür ağlamasına tanık oluyordum…

Kaçmak, uzaklara kaçmak, bir yerlere gitmek, ortalıklarda görünmemek, her şeyden uzaklaşmak istiyordum.

Yıllarca, özellikle bayramlardaki öksüzlüğümüz, yalnızlığımız ve çaresizliğimiz sızlattı çocuk yüreğimi… Koskoca adam ve de çoluk çocuk sahibi oldum; geldim gidiyorum; hala atamadım o duyguları…

Allah kimseye vermesin…

Kurban Bayramı’na gelince: bu bayramı daha da sevmem… İşte nedeni:

Taşrada yaşayan hali vakti yerinde, bağı-bahçesi olan aileler, ilkokuldaki çocuklarına, yaz tatillerinde birer kuzu alırlar. O dönemlerde “köpek besleme kültürü” henüz gelişmediğinden, çocuk kuzusuyla oyalanır: onu besler, koşturur, sever, aralı da olsa döver…
Ama bir süre sonra kuzuyla çocuk arasında bir ilişki gelişir… Kuzuyu artık iple, ince zincirle gezdirmeye bile gerek kalmaz. Çocuk neredeyse kuzu yanı başındadır. Bir yere kaçmaz da kuzu; çocuğun peşi sıra dolaşır durur.
O yaz, bana da bir kuzu almışlardı… Adı da Karagöz konulmuştu. Yaz boyu Karagöz’le oyalandım; kardeş gibi olmuştuk adeta…
Hatta bir-iki komutumu bile anlamaya başlamıştı Karagöz, sanırım.
Okullar açıldığında, herhalde Karagöz’ü, babamın baba dostu Sadun Ağabey’in (Atığ) çiftliğine göndereceklerdi; ben öyle düşünüyordum…
Bu arada Kurban Bayramı gelmişti… Ben kurbanlık alınmasını bekliyor; Karagöz’ün çiftliğe gönderileceğine de bir yandan üzülüyordum. Arife günü de Karagöz arka bahçedeydi.
Kurbanlık henüz gelmemişti, herhalde bayramın ilk günü alınacaktı…
Bayram sabahı kalktım; arka bahçedeki Karagöz’ü görmek için misafir odası penceresine koştum. Ortalıkta Karagöz yoktu…
O da nesi? Aman Allah’ım, Karagöz’ün postu kümes duvarına gerilmişti.
Avaz avaz bağırıyordum, kendimi yerlere atıyordum. Karagöz’ümü kurban etmişlerdi… Saatlerce ağladım, tepindim durdum; gücüm tükeninceye kadar… Günlerce de evde kimseyle konuşmadım… Dünyadan kopmuştum…
O günden sonra ne kurban kesilişini seyrettim; ne kurban eti yedim; ne kurban kestirdim. Ne de kurban kesilen bir eve girdim.
Hala, Kurban Bayramları’nın ilk günü, kurban kesilişi görmemek için kendimi eve hapsederim.